Yakın Tarihlerde Yazılan Diğer Eserlerde Havza Tarihi
Havza’nın yakın tarihine ilişkin ulaşılabilecek en sağlıklı bilgi yüzyılın başlarında (henüz Cumhuriyetin kuruluşundan iki yıl sonra -1925-) Zübeyroğlu M.Fuat Bey tarafından yazılarak Vatan Matbaası tarafından Osmanlıca basılmış “Yurdumuz Havza” konulu eserde mevcuttur. Bunun yanı sıra Hüseyin Abdizade Hüsamettin Efendinin “Amasya Tarihi” konulu tarih araştırması da önemli bir kaynak teşkil eder.
İlçemizin yetiştirdiği seçkin insanlardan biri olduğunu Atatürk’ün Havza’da karşılanması ve ağırlanması sırasında ve Milli Mücadelemizde göstermiş olduğu yararlılıklardan da hatırladığımız Zübeyroğlu M.Fuat Beyin “Yurdumuz Havza” isimli eserine yazmış olduğu önsözden anlaşıldığına göre bu eser -kendi tabiriyle- “Mütarekeden hemen sonra ..Havza’nın genel durumunun araştırılarak gerekli bilgileri toplamak üzere kendisine verilen görevi yerine getirmek amacıyla yapılmış bir araştırmanın bulgularını içermektedir. Fuat Bey bu bilgileri İstatistiksi bir sonuç raporu havasına sokmak istemediğini ha zır bu işe koyulmuşken araştırma ve inceleme alanını genişleterek “..güzel ve sevimli Havza’nın naçiz bir çocuğu olarak onun namını taşıyan bir eser vücuda getirmeyi “ düşündüğünü ifade ediyor.
İşte Zübeyr oğlu M.Fuat Beyin “Havza Tarihi”ne ait bulgularından bir bölüm:
“ Havza’nın nam-ı kadimi(eski adı) belli değildir. Gerçi Milattan evvel ve sonraları şimdiki Havza’nın yerinde büyük ve muntazam bir şehrin mevcut olduğunu bazı Rum tarihçileri yazmakta ve eski Rumların,Bizanslıların buraları icra-i hükümet(idare) ettiklerini göstermekteyseler de bunların ne dereceye kadar mevsuk (inanılır) oldukları anlaşılamamakla beraber esasen ne malumatların bizimle bir alakası ne de o şehrin şimdiki Havza ile bir ilişkisi yoktur.(* )
Bizim bildiğimiz ve asar-ı saire tarihiye (geçmişten kalan çeşitli tarihi eserler)den aldığımız bir kanaat var ise de o da vaktiyle Amasya ve havalisinde Hititlerin hükümet yapmış (hüküm sürmüş) olmalarıdır. Bu sözlerimizle Bizanslıların,Rumların buralarda bulunduklarını inkar etmek istemiyoruz. Aksine bunu teyit eden pek çok eser mevcuttur.
Tarihi kaynağımız “Amasya Tarihi” dir. Bu tarihin bazı büyük-küçük eserlerinin verdiği haberlere göre Havza’nın bilinen en eski ismi “Hançere” yahut “Gançere” dir. Yedi yüz sene öncesinden başlayarak yazılan tarihi belgelerde ise şehrin adı “Hevze” veya “Havze” olarak kayıtlıdır.([1])
Hançere -Gançere kasabasının bu günkü Havza’nın kurulu olduğu alana göre batı yönünde ve kaplıcalardan daha yukarda yerleşik olduğu sanılmaktadır. Bu gün ancak bir kül yıkıntısı haline gelmiş bir olayı ifade edip belki de bir hikaye olarak söylendiğine göre vaktiyle Havza’nın yerinde pek büyük bir şehir mevcut iken meydana gelen bir büyük deprem sonucu bu şehir altüst olarak yere geçmiş ve şimdiki kasaba bu olaydan pek çok sene sonra yeniden kurulmuştur. Bunu onaylar gibi görülen bazı belgelerde yok değildir...”
Fuat Beyin sözünü ettiği bu belgeleri Hüseyin Abdizade Hüsamettin Efendinin “Amasya Tarihi” adlı eserinde bulmak mümkündür. Amasya Tarihi’nde konu edilen Ancere (Hancere-Gançere) kasabasını Zekeriya b.Mahmut el Kazvini “Asaru’l -Bilad” adlı eserinde bakınız nasıl tanımlıyor:
“- Ancere Anadolu da bir şehir olup,orada Ter sakan Irmağı vardır. Rivayet olduğu üzere 8 Ağustos 442 (1050) Pazartesi gecesi zelzele olmuş,zelzele iki gün devam ettiğinden,Ancere deki bir çok bina yıkılmış;bir kilise yere batarak hiç bir eser kalmamış;yerinden gayet sıcak bir su çıkıp yetmiş kadar mezrayı harap etmiş,bir çok kişinin boğulmasına sebep olmuş;sıcak suyun akışı dokuz gün devam ettiğinden herkes dağ başlarına kaçmış;daha sonra su çekilmiş ve bir miktar kalmıştır....”
Zekeriya b.Mahmut el Kazvini’nin sözünü ettiği yıllar bölge tarihi açısından yöreye yönelik Müslüman akınlarının had safhaya ulaştığı ve bölgenin Emevilerin komutasındaki Arap ordularıyla Bizanslılar arasında sık-sık el değiştirdiği bir döneme rastlar. Nitekim Emevilerin bölgeye düzenledikleri ilk akınlar sırasında da yani Zekeriya b.Mahmut el Kazvini’nin anlattığı dönemden yaklaşık 300 yıl öncede burada kurulu bir şehir olduğu bu akınların anlatıldığı tarih kayıtların dada belirtilmiştir.
Emevilerin Anadolu seferlerini yazan Muhammet b.Cafer et Taberi “Tarihü-l -Ümem ve’l-Mülük” eserinde konuya şöyle değinmektedir:
“-..93 (712) senesinde,Mesleme(Müslime)b.Abdulmelik,Abbas b.El-Velid ve Mervan b.El-Velid’in Anadolu’ya gelişlerinde;Abbas b.El-Velid;Samsatiye yi; Mesleme (Müslime) b.Abdulmelik Amasya şehrini bir kaç kale ile beraber fethetmiş;Mervan b.El-Valid deHancere’ye kadar gitmiştir ..”
“Ikdü’l Cüman”da da bu Hancere Amasya bahsinde tekrar-tekrar zikredilmiş,Hançere şeklinde yazılmış ve Ter sakan Irmağı da doğudan batıya ve güneye doğru akmaktadır diye tanımlanmış olduğuna göre Amasya civarında Ter sakan Irmağı’nın yanında Havza’dan başka bir şehir bulunmadığına dikkat edilirse söz konusu kaynaklarda adı anılan Hançerenin Havza’dan başka bir yer olmadığı ortaya çıkar.
Nitekim Havza’da özellikle kaplıcalar bölgesinde her hangi bir kazı yada araştırma yapıl-ması durumunda,burada bir şehrin bulunacağını,görülmekte olan eserler,yıkıntılar ve taş yığınlarından ibaret olan enkaz işaret etmektedir.
Havza -O dönem ki adıyla Hançere- 8 Ağustos 442 (1050) Pazartesi gecesi meydana gelip iki gün boyunca devam eden o korkunç depremden sonra eskiden küçük bir şehir ve kaza (ilçe) merkezi iken geçirdiği bu afetin etkisiyle büyükçe bir mahalle durumuna düşmüştür. Uzun zaman bir kaç ünlü kişinin çabaları ile bakımlı durumda kalmayı başarıp tamamen harabe durumuna düşmekten kurtarılan Havza şifalı kaplıca sularının cilt hastalıklarını iyileştirip ayrıca bazı iç hastalıklarına da iyi gelmesi nedeniyle özellikle -tıpkı bu gün olduğu gibi-Mayıs ve Haziran aylarında değişik yerlerden gelen pek çok kişinin akınına uğramaya devam eder.